• Sıla Özkavaf
  • Yorum yapılmamış

İklim Değişikliği ve Kirliliğin Acımasız Irkçı Siyaseti

Yazar: Basav Sen Çeviri: Sıla Özkavaf
Trump yönetimi politikaları, sistematik bir şekilde doğal afetleri yoksullar ve beyaz olmayan insanlar için daha zararlı hale getiriyor.

Irma’nın Karayipler’deki enkazını, Güney Asya’daki rekor seviyede yıkıcı musonları ve Kasırga Maria’nın yarattığı hala dumanı tüten kâbusları, Houston’daki sel felaketinin kapsamını izlerken, aklıma başka bir yer geldi: ırkçıların açıkça amaçları uğruna toplandıkları ve daha sonra başkan tarafından savunuldukları olayların mekânı olan Charlottesville.

Nedenini açıklamak için, en az bilinen ama yine de en şok edici olan Trump yönetimi erken politika önerilerinden birine işaret edeyim: Kaldırılması önerilen Çevre Koruma Ajansı (EPA)’nın Çevre Adaleti programı. Birim şimdilik hala var olsa da mevcut mali yılda kullanılabileceği daha fazla hibesi yok ve geleceği belirsiz.

Çevre adaleti, beyaz olmayan ve yoksul insanların tarihsel olarak çevresel yıkımlardan daha fazla zarar gördükleri ilkesidir; bu nedenle, temiz hava ve suya erişimlerini öncelikli kılmak için özel çaba gösterilmelidir. Çevresel adalet programı, kirlilik etkileri ile mücadele eden topluluklara küçük hibeler verdi. Programın, geçen yıl 8 milyar dolar olan EPA bütçesinin 6,7 milyon dolarına yani binde 1’in daha azına tekabül eden küçük bir bütçesi var.

Açıkçası, önerilen kesinti para tasarrufuyla ilgili değil. Tasarruf yerine daha karanlık bir gündemi, özellikle de yönetimin çevre platformunun diğer önemli kararlarıyla eşleştirildiğinde görülen bir gündem.

Orantısız Zarar

Trump’ın termik santral salımı denetimini azaltma önerisini düşünün.

Hava kirliliği akciğerleri olan herkes için kötüdür, ancak kömür yakan santrallerin yakınında yaşama ihtimali yüksek olan beyaz olmayan ve fakir insanlara orantısız bir biçimde zarar vermektedir.   Kömürlü termik santrallerin yaklaşık 5 km çevresinde yaşayanların kişi başına gelirleri ulusal ortalamadan yüzde 15 daha düşüktür ve Afrika kökenli Amerikalıların astımdan ölme oranı beyazlardan yüzde 172 daha yüksektir.  Zehirli kirleticilerin denetimini azaltmak, bu tür ciddi farklılıkların daha da kötüye gitmesine sebep olacaktır.

Bu esnada, Alaska’da yerli köylüler, kutup buzullarının erimesiyle kelimenin tam anlamıyla denize batmaktalar ve geleneksel yaşam biçimlerinin kaybedilmesi ile karşı karşıyalar. Buna rağmen, federal hükümet aldıkları zaten yetersiz yardımları kaldırmayı öneriyor ve karşı karşıya oldukları sorunun adını bile koymuyor. Anlamsız bir şekilde, Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) Kuzey Kutbu iklim değişikliği etkilerini artık “Arktik Değişim” olarak anıyor.

Benzer eşitsizlikler, bu yıkıcı kasırga sezonunu boyunca en çok etkilenen yerlerde görülüyor. Houston’daki rafineriler ve diğer petrokimya tesisleri, tropik kasırga Harvey’in ardından durduruldu.

Bu tesislerin yakınında kim yaşıyor?

Exxon’un Baytown rafinerisine hemen bitişiğinde bulunan iki nüfus sayımı bölgesinden ilkinin yüzde 87’si beyaz değil ve yüzde 76’sı düşük gelirli, ikincisinin yüzde 59’u beyaz değil ve yüzde 59’u düşük gelirli.

Chevron Phillips tesisinin çevresinde de aynı örüntüyü görmek mümkün: Sakinlerin yüzde 83’ü beyaz değil ve yüzde 74’ü düşük gelirli.

Bu tesislerin yakınında ve genel olarak fırtına bölgesinde yaşamak tehlikelidir. Fakat bazı insanlar için bu bölgelerden kurtulmaya çalışmak bile tehlikelidir. Sınır Devriyesi korkunç bir şekilde kasırgadan etkilenen bölgeyi boşaltan insanlar tarafından kullanılmakta olan karayollarındaki kontrol noktalarını işletmeye devam etti; dolayısıyla, belgesiz göçmenler hayatlarını tehlikeye atmak ya da sınır dışı edilmek arasında seçim yapmak zorunda kaldılar.

Teksas hala kasırgadan dolayısıyla sersem vaziyetteyken, Kasırga Irma Karayipler ve ardından Florida’yı vurdu. Yüzde 90’ın üzerinde siyahi vatandaşa sahip olan bağımsız devlet Antigua ve Barbuda’nın başbakanı, Barbuda adasındaki yapıların yüzde 95’inin yıkıldığını belirtti.

Amerikalılar bazen Karayipler’in, Porto Riko ve Virgin Adaları gibi ABD toprakları içinde yer aldığını unutuyorlar. (“Koloniler” daha gerçekçi bir tanım olabilir çünkü büyük ölçüde beyaz olmayanların yaşadığı bu adaların Kongrede oy kullanma imkânı yok.)

Porto Riko sakinlerinin yarısından fazlası enerjisiz kaldı ve üst düzey bir kamu görevlisi, birçoğunun haftalarca ya da aylarca enerjisiz kalacağı konusunda uyarıda bulundu.

Bu gecikme kısmen, Washington tarafından uygulanan kredi geri ödemelerini Porto Riko sakinlerinin refahına tercih eden kemer sıkma politikaları nedeniyle on yıllardır bakımsız kalan adanın altyapısına atfedilebilir.

Bu arada, ABD Virgin Adaları’ndaki (dörtte biri beyaz olan) insanlar, büyük fırtına hasarı ve elektrik kesintilerine karşın az miktarda federal yardım ve ABD medyasının duruma çok az değinmesi ile mücadele ediyor.

Federal yetkililer Virgin Adaları sakinlerine anlamlı yardım sağlamamalarına rağmen, bölgede kasırgadan daha fazla etkilenmiş adalardan Virgin Adaları’na ulaşmaya çalışan tahliye edilmiş umutsuz insanları engellemek için yetkilerini kullanmışlardır.

Porto Riko ve Virgin Adalılar iyileşme fırsatı bulamadan, ikinci büyük kasırga olan Maria vurdu. Bu kasırga, Porto Riko adasının enerji sistemi tamamı için devre dışı bıraktı ve binalara ciddi yapısal hasar verdi. San Juan belediye başkanı, elektriğin geri gelmesinin 4 ila 6 ay arasında sürebileceğini düşünüyor.

Belirgin Örüntü

Büyük resme bakıldığında belirgin bir örüntü mevcut.

Yerli Alaskalılar için destek sağlayan ve ABD’nin Yeşil İklim Fonu’na (yoksul ülkelere iklim değişikliğinin etkilerine adapte olmasına yardım eden ve temiz enerjiye geçiş yapan) katkıda bulunan Çevre Adaleti finansmanın kaldırılması önerisinin, hak etmeyenlere herhangi bir yardım verilmemesi gerektiğini düşünen Trump destekçisi, en ırkçı ve milliyetçi tabana yönelik hesaplandığı görülüyor.

Ancak kim daha çok hak edebilirdi?

Siyah Amerikalılar kâr üreten santrallerden gelen partikül kirliliği nedeniyle astım ile yaşıyor (ve ölüyor). Yerli Alaskalılar, iklim değişikliğinden kaynaklanan buzul erimesi nedeniyle evlerini ve geleneksel yaşam biçimlerini kaybediyor. Kayıt dışı insanlar, hayatı tehdit eden bir felaketten kaçarken sınır dışı edilme riskini göze almak zorunda kaldılar.

Küresel olarak, Bangladeşli, Kızılderili ve Nepalliler, başka ülkelerin sera gazı salımı dolayısıyla- en azından ABD, tarihsel olarak gezegeni şimdi ısıtan karbonun en büyük salıcısı- artan felaket sellerinden mustarip oluyor. Ve Antigua, Barbuda, ABD Virgin Adaları ve Porto Riko’daki insanlar, okyanus sularının ısınmasıyla şiddetlenen güçlü bir kasırga ile sarsıldı.

Bu yaşamların tümü, kuşkusuz belli bir grubun üstü kapalı biçimde sergilediği köklü beyaz üstünlüğünden edinilen güçler (iklim değişikliği konusunda zengin ülkelerin yıllarca ayak sürümesi bunun delili olabilir) tarafından sistematik olarak değersizleştiriliyor. Aynı durumun küstah biçimi Charlottesville’de de sergileniyor.

Beyaz üstünlüğüne meydan okumadan ve onu çözmeden iklim değişikliğinin köklü nedenlerine ve dehşet verici etkilerine karşı koyamayız.

 

Bu haberin yazıldığı dilde orijinali

http://www.ips-dc.org/the-brutal-racial-politics-of-climate-change-and-pollution/

Yazar Sıla Özkavaf